Özkök Oscar notlarını yazdı: Bütün dedikodular açığa çıktı

Sonradan görme pop sosyologun Oscar anıları bugün bitiyor.
Hayatımda birinci sefer bir Oscar merasimini Los Angeles’te “Real time” yaşadım.
Yıllardır daima gece yarıları uykusuz kalarak izlediğim bir global ayini, bu kere o merasime katılanların günlük saatlerinde yaşadım.
Bizim günlük saatimize uyarlayarak verirsem…
Törenin yapıldığı binadaki hareketlenme sabah saat 10.00 üzere başlıyor.
İlk konuklar saat 14.00 üzere kırmızı halıya geliyorlar.
Saat 15.00’ten itibaren kırmızı halı yayınları başlıyor.
Saat 17.00’de merasim açılıyor.
Tören akşam 20.00 üzere bitiyor ve merasime katılanlar oradan yandaki otele geçip, Wolfgang Puck’u hazırladığı yemekleri yiyorlar.
Onu takiben Los Angeles “After Party” havasına giriyor.

1929’DA BİRİNCİ OSCAR’IN YAPILDIĞI OTELDEN PARALEL CİHAN NOTLARI
Törene yalnızca aday sinemaların vazifelileri ve oyuncuları girebildiği için, öteki “VİP” bizim kaldığımız Roosevelt Otel’de düzenlenen kırmızı halıda yürüyüp, birinci Oscar merasiminin yapıldığı salonda merasimi dev ekranlardan izliyor.
Burada da merasimi aratmayacak bir masa tertibi ve yemek var.
Bir manada burası “paralel cihan.”
Töreni Hürriyet’in Los Angeles ofisi şefi Barbaros Tapan ve eşi Elif Tapan’la ile birlikte izledim.
İkisinin de çok yeterli bir Hollywood kulis bilgisi var.
Nitekim Barbaros mükafatların yarısından fazlasını kestirim etti.
Bir tek “En Âlâ Bayan Oyuncu” mükafatı onun için de büyük sürprizdi.

ÖDÜL BEKLEYEN DEMİ MOORE ÖRÜMCEK ADAMLAYMIŞ
Ödülü dinlerken bol bol Hollywood kulisi de aldım.
Bunların en ilginci, birçok insanın mükafatı alacağına kesin gözüyle baktığı Demi Moore’la ilgiliydi.
Bunu da Andrew Garfield, Goldie Hawn’a ödül verirken öğrendim.
Meğer Garfield bir müddettir Demi Moore’la birlikteymiş.
Bu, SAG mükafatlarını almaya birlikte geldiklerinde ortaya çıkmış.
Andrew Garfield’ı, Spider Man sinemalarından tanıyoruz.
Facebook’u anlatan “Network” sinemasında Mark Zuckerberg’in Facebok’u birlikte kurduğu arkadaşını oynuyordu.

DEMİ MOORE 62, SEVGİLİSİ 41 YAŞINDA, SİZE TUHAF GELİYOR MU
Garfield 41 yaşında. Demi Moore ise 62.
Ancak burada asıl konuşulan ortadaki yaş farkı değil.
Çünkü o mevzu artık yadırganmıyor.
Robert de Niro kendinden 30 yaş küçük bayanla olabiliyorsa, yaşlı bayanların da genç erkeklerle olması da olağan.
Ayrıca 62 yaş bir bayan için artık “yaşlı kadın” kategorisinin dışında sayılıyor.

ASIL KONUŞULAN YAŞLARI DEĞİL, BERABERLİKLERİNİN BİÇİMİ
Asıl konuşulan beraberliklerinin biçimi.
Çünkü tıpkı konutta yaşamıyorlar. Daima birlikte değiller.
Birbirlerine karşı rastgele bir taahhütleri yok.
Birbirlerinin “Best Body”si…
Yani birbirlerinin en düzgün arkadaşı.
Bir müddettir yazıyorum.
Günümüzde bayan erkek ilgilerinde yeni bir bölgenin açılması gerekiyor.
Arkadaşlıktan ileri, lakin sevgililikten bir adım geri uzaklıkta bir münasebet.
Aşkın post çağdaş hafif hali…
Galiba ikisi bunu bulmuşlar.
Bu ortada merasimi birebir masada birlikte izlediğim üç bayan, Demi Moore’un estetiğini çok başarılı buldular.

‘EVDE TEK BAŞINA’NIN KARDEŞİ EN ÂLÂ YARDIMCI ERKEK OYUNCU MÜKAFATINI ALIRKEN KONUŞULAN
Gelelim ikinci dedikoduya…
Aslında bu dedikodu değil, bilgi…
En Âlâ Yardımcı Erkek Oyuncu mükafatını Kieran Culkin aldı.
“Evde Tek Başına” sinemasının unutulmaz çocuk kahramanını oynayan Macauley Culkin’in kardeşi…
“A Real Pain” sinemasındaki oyunu ile mükafatını alırken, onunla birlikte oynayan Jesse Eisenberg ile ilgili bir şeyi öğreniyorum.
Filmin senaryosunu da o yazdı ve yönetti.

BABASI BOĞAZİÇİ’NDE ÖĞRETİM ÜYESİYMİŞ VE SIRT ÇANTASI İLE ANADOLU’YU DOLAŞMIŞ
Eisenberg’in babası bir vakitler Boğaziçi bu hale düşürülmeden, Boğaziçi Üniversitesi olduğu yıllarda öğretim üyesiymiş.
Eisenberg de sık sık Türkiye’ye gelirmiş.
Hatta sırt torbası ile Doğu Anadolu’yu da dolaşmış.

TÖRENİN OZEMPİK İLE ZAYIFLAYAN İKİ ÜNLÜSÜ
Gecenin görünmeyen mükafatını alan, hiç elbet artık Hollywood’un zayıflama reçetesi haline gelen “Ozempik” isimli yeni ilaçtı.
Nitekim, Whoopi Goldberg ve Oprah Winfrey sahneye geldiği an bizim masadaki “Ozempik” muhabbeti de doruğuna çıktı.
İki bayanın da bayağı kilo verdiği görülüyordu.
Hollywood’daki ortak kanaat bunun “Ozempik” sayesinde olduğuydu.
Oprah Winfrey daha evvel zayıflamak için Ozempik” kullandığı açıklamıştı.
Whoopi Goldberg’in de kiloları gitmiş.

OZEMPİK SAYESİNDE WOLFGANG PUCK’UN YEMEĞİ ÇOK DAHA NEŞELİYDİ
Dün gece masada hepimizin bildiği sır şuydu.
Hollywood bir Ozempik cenneti.
Covid sırasında konutlarda alınan kilolar verildi ve eminim şu notları yazdığım sırada birçok star Wolfgang Puck’un pizza ve Bodrum pidelerini rahatlıkla yiyorlardı.
Kısaca “Governors Ball” birinci kere bu kadar keyifli geçti.

MASADA BOL BOL SEVAN BIÇAKÇI KONUŞTUK
Bu ortada masanın bir diğer konusu da ünlü dizayncı Sevan Bıçakçı idi.
Onu Hollywood’da tanıtan ünlülerden biri Whoopi Goldberg’miş.
Sevan Bıçakçı hem yaptığı dizaynları hem insani duyarlığı ve dostluğu ile çok sevdiğim insanlardan biri.
Masada onun da isminin geçmesi ve dizaynlarının Hollywood’a girmesi de çok sevindirdi beni.

69 YAŞINDAKİ GOLDBERG’İN OMUZSUZ SİRİANO’SU VE DÖVMESİ
Goldberg 69 yaşında ve dün akşam Christian Siriano’nun omuzsuz elbisesini çok düzgün taşıyordu.
Açık kalan omuzunda ise dayanılmaz bir dragon dövmesi vardı.
Güzel ve âlâ yapılmış bir dövme bayanın da erkeğin de en hoş mücevherlerinden biri.

ADRİAN BRODY’NİN PARTNERİNİN TACİZCİ ESKİ KOCASI HÜR Mİ KALACAK?
Bu yıl En Uygun Oyuncu mükafatını ikinci sefer alan Adrian Brody pek ortalarda görünmeyen, bir manada “Anti-Hollywood” karaktere sahip.
Öyle partilerde falan fazla görünmez, kapalı bir hayat yaşarmış.
Partneri de Hollywood’da güzel tanınan bir bayan.
Georgina Chapman, şu an taciz suçlamaları nedeniyle aldığı mahpus cezası yüzünden mahpusta olan Harvey Weinstein’in eski karısı.
Adrian Brody ona harikulade aşık ve Golden Globe mükafatını aldığında ona ağlayarak teşekkür etmişti.
Ancak dün akşam o ödül alırken, bizim masalarda Harvey Weinstein’le ilgili yeni bir gelişme konuşuluyordu.
Trump’ın iktidara gelişi, MeToo hareketine ve Woke kültürüne de makûs yansımış.
Harvey Weinstein’in belgesi tekrar açılıyormuş ve Trump sayesinde o da umutlanmış.

BENİM İÇİN GECENİN SÜRPRİZİ MİCK JAGGER’IN SUNUCULUĞA ÇIKMASIYDI
Tabii ki kıdemli bir Rolling Stones fanı için gecenin en büyük sürprizi müzik ödüllerinden birini vermek için Mick Jagger’ın sahneye çıkması idi.
Ondan beklemediğim kadar da esprili bir konuşma yaptı:
“Bu mükafatı sunmak için Akademi’nin birinci tercihi ben değildim. Bob Dylan’ın vermesini istemişler.
Bob, ‘Benden genç birini bulun’ demiş.
İşte ben karşınızdayım.”
Haklı. 🙂
Bob 83 yaşında…
Mick ise şimdi 81…

60 JENERASYONUNUN FABRİKA AYARLARINA DÖNME VAKTİ MI GELDİ?
Demek ki Rolling Stones artık “Amerikan müesses nizamının” bir parçası olmuş.
Yaşlarımız itibariyle kurulu sistemin modülü olmamız olağan karşılanabilir.
Ama olağan artık “Yeni Normal’e” döndü.
Bence tekrar başa dönüp itiraz etme zamanı…
Çünkü 60’lı nesillerin devrimcileri yağlı bir direğin zirvesinden yeniden aşağı düştü.
John Lennon’un dediği üzere;
“Devrim yapmak için yola çıkmıştık, lakin saçlarımızı uzatmaktan diğer bir şeyi beceremedik.”
Yani fabrika ayarlarımıza dönse vakti geldi.

GECE AFTER PARTY TRUMP’IN LGBTİ DANS MÜZİĞİ İLE DEVAM ETTİ
Töreni izledikten sonra verilen After Party’de bol bol dans ettik.
Daha çok eski müzikleri ve yeni coverlarını çalan DJ bence merasim kalabalığının ruhunu yeterli yakalamıştı.
Gecenin en çok latife yapılan bahis DJ’in Village People’ın YMCA müziğini çalması oldu.
Hatırlayacaksınız bu müzik, açılış günü after partisinde, Trump elinde kılıçla pastayı kesersen çalınmış, çok konuşulmuştu.
Çünkü bu müzik Amerikan pop kültürüne bir “LGBTİ şarkı” olarak geçmişti.
Dikkat ettim beşerler dans ederken bol bol gülüyordu.

ABBA’NIN DANCİNG QUEEN’İ ÇALMAYA BAŞLAYINCA NE OLDU
Gece Abba’nın “Dancing Queen”i ile doruğuna erişti.
Bütün salon muazzam bir koroya dönüştü ve çeşitli milletlerden beşerler daima bir ağızdan söylemeye başladı.
Bir kez daha anladım ki…
Yıllar geçiyor…
Ama kimi müzikler, birtakım sinemalar, birtakım romanlar insanları birleştirmeye devam ediyor.
Bunu da popülist başkanların berbat ettiği şu dünyada hala umut var diyerek yorumluyorum.

GECE BİTERKEN MARİLYN MONROE PİYANONUN BAŞINDA BANA NE DEDİ
Pazar günü bu otelin hayaletlerini anlatmıştım.
Kaldığım 12’nci katın hayaleti Marilyn Monroe’du…
Ama aşağıda salonda onun canlı bir gibisi masalarımızı dolaşıyordu.
Gerçekten Marilyn’e benzeyen, çok hoş, çok sevinçli ve sempatik bir kızdı.
Beni kırmadı, piyano başında birlikte fotoğraf çektirdik.
Tabii ki smokinim var…
Piyano var.
Ve başında Marilyn kadar hoş bir kız…
Böyle bir sahnede benim neslimin aklına tabi ki “Casablanca” sineması gelir.
Sanki bana “Play it again Sam” dediğini duyuyorum.

VEDA EDERKEN MARİLYN MONROE’NUN KULAĞINA O CÜMLEYİ FISILDIYORUM
Hollywood’a ruhunu veren bir gecedeyiz… Bu türlü bir anda benim üzere bir hayalperest öbür ne hayal edebilirdi ki…
Belki bu cümleyi odamda söylemesi…
Böyle şeyleri hayal edebilecek yaşı bile geçiyorum artık…
Ayrılırken, Marilyn Monroe’nun kulağına, “Vanilla Sky” sinemasında Tom Cruise’un Penelope Cruz’a söylediği son cümleyi fısıldamaktan öteki yapacak bir şeyim kalmamıştı;
Belki bir gün, diğer bir dünyada; “İkimizin de kedi olduğu bir öbür hayatta görüşürüz…”